Can Ersal derKi;
Ressamlık ve ‘‘Mutluluğun Resmi’’
‘‘…meydanlarla yapılardan konuşuyoruz
Abidin'le
tavan arasındaki otel odamda
Sen ırmağı da akıyor
Notr Dam'ın iki yanından…’’
Nazım Hikmet’in, ‘‘Saman Sarısı’’ adlı şiirinin dizelerinde Abidin Dino’nun ismi sıkça geçer. Yazının başında da paylaştığımız ‘‘Saman Sarısı’’ adlı şiirin dizelerinden de anlaşılacağı gibi Nazım Hikmet ve Abidin Dino, Paris’te Sen ırmağına bakan bir otel odasında kalmaktadır. Aynı odada kalanlar arasında Nazım’ın eşi Vera’da vardır. Gece yarısı olduğunda, kâğıdı kalemi eline alan Nazım Hikmet, Vera’ya, ‘‘Saman Sarası’’ adlı şiiri yazmaktadır. Tabii o saatlerde Nazım gibi Abidin Dino’da uyumaz! Fırçası ile boyaların sihirli dünyası içinde dolaşmaktadır.
Dostunun resimlerine hayran olan Nazım Hikmet, o gece de Abidin Dino’nun çizdiği resme hayranlık duymaktadır. Bu hayranlığını ise yine aynı şiirin şu dizesi ile getirmektedir:
‘‘…Abidin uçsuz bucaksız hızın renklerini döktürüyor…’’
Ama bu şiirin öyle dizeleri vardır ki günlük hayatımızın içinde atasözü gibi kullanılırız. Aslında hepimizin ezbere bildiği bu dizelerde Nazım Hikmet, Abidin Dino’ya seslenmektedir. ‘‘Saman Sarısı’’ adlı şiirin o dizeleri ise tahmin ettiğiniz gibi şu dizelerdir:
‘‘…sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin
işin kolayına kaçmadan ama
gül yanaklı bebesini emziren melek yüzlü anneciğin resmini değil
ne de ak örtüde elmaların
ne de akvaryumda su kabarcıklarının arasında dolanan kırmızı balığınkini
sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin…’’
Abidin Dino ise dostu Nazım Hikmet’in çağrısına, yazdığı ‘‘Mutluluğun Resmi’’ şiiri ile karşılık vermektedir. Bu şiirin başında Nazım Hikmet ile geçiremediği güzel günlere sitem eden Abidin Dino, şiirini şu dizeler ile sonlandırmaktadır:
‘‘…İşte o zaman Nazım,
Yapardım mutluluğun resmini
Buna da ne tuval yeterdi;
ne boya...’’
Abidin Dino, Nazım Hikmet’in bu çağrısına bir şiir ile karşılık verse bile; Abidin Dino gibi resim sanatının üstatları, sadece mutluluğu değil, yaşamın her ayrıntısını fırçalarının gücü ile insanlığa sunar. Çünkü ressam, kimi zaman isyankâr, kimi zaman mutlu, kimi zaman coşkulu, kimi zaman ise acı içinde kıvranırken; aşkları, ayrılıkları, isyanları, acıları, kavuşmaları, umutları ve düşlerin dışında doğanın birçok ayrıntısını, renklerin sihirli gücüyle boş kâğıda ya da tuvale yansıtabilmektir.
Ve bu renkler, ayrı coğrafyalarda; farklı inançları yaşayan, ayrı dilleri konuşan ve ten rengi birbirine benzemeyen insanlara aynı duyguları yaşatır.
Bu yüzden ressamın boyadığı resim, dünyanın aynasıdır!
Can Ersal
1978 yılında Niğde’de memur bir aile...
“Aynur Görmüş” Kimdir? 17 Şubat...
2005 yılında Günlerden Bir Gün romanı ile ede...
İstanbul’da doğdum, Pertevn...
1976 yılında İstanbul’da doğdu. Y...
1975 yılı Düzce doğumludur. Anadolu üniver...
1974 yılında doğdu. Amasya Merzifonludur....
1986 yılı Bulgaristan doğumlu olan İbrahim Ko...
Almanya’da doğdum. İlköğretim 1. sınıfı...
İlkim öz, Ankara doğumlu olup Hacettepe ünive...
...
1974 yılında Denizli’de doğdu. İstanbul...
Orçun Oğlakcıoğlu 1974 yılında Denizli’...
1989 yılında İstanbul Lisesi'nden, 1993'te...